19 Mayıs 2009 Salı

More than simply putting flowers in a container, ikebana is a disciplined art form in which nature and humanity are brought together. Contrary to the idea of floral arrangement as a collection of particolored or multicolored arrangement of blooms, ikebana often emphasizes other areas of the plant, such as its stems and leaves, and draws emphasis towards shape, line, form. Though ikebana is a creative expression, it has certain rules governing its form. The main(?) rule is that all the elements used in construction MUST be organic, be they branches, leaves, grasses, or flowers. The artist's intention behind each arrangement is shown through a piece's color combinations, natural shapes, graceful lines, and the usually implied meaning of the arrangement.
Another aspect present in ikebana is its employment of minimalism. That is, an arrangement may consist of only a minimal number of blooms interspersed among stalks and leaves. The structure of a Japanese flower arrangement is based on a scalene triangle delineated by three main points, usually twigs, considered in some schools to symbolize heaven, earth, and man and in others sun, moon, love & earth. The container is also a key element of the composition, and various styles of pottery may be used in their construction.

İKEBANA (ÇİÇEK DÜZENLEME SANATI) NEDİR?

İkebana denilen çiçek düzenleme sanatı 15. yüzyıla kadar eskilere gitmektedir. Japon kültüründe her çiçeğin sembolik bir anlamı vardır. Çiçekler, yeri, göğü, insanı, duyguları simgeleyebilmektedir. Sembollere dayalı kesin kurallar bulunmaktadır. Ne kadar kural olursa olsun, bütün kurallar cennet-dünya-insan üçlemesine dayanır. Bu kuralların oluşturduğu çeşitli ikebana biçimleri ikebana okullarında öğretilmektedir. Bu biçimlerin bazıları oldukça sade, bazılarıysa çok abartılıdır. Ortak noktaları ise hepsinin bir anlam taşımasıdır. Budist tapınaklarındaki dini törenlerde çiçek sunma adeti, ikebananın da doğuşunu sağlamıştır. Bu sunuşlarda çiçekler ve dallar, cennete dönük yerleştirilirmiş. 15. yüzyıla gelindiğinde dikkatler cennetten, cennet misali doğaya çevrilmiş. Doğanın mükemmelliğini yansıtma arzusu ikebana da göstermiş kendini... Bu tarza "rikka" (dik duran çiçekler) denmektedir. Yine Budist inanca göre, evrenin simgesi olan Suneru dağı ana temadır. Çiçeklerin sembolizması ise dağın tasviri ihtiyacına cevap vermektedir: Çam dalları kayaları ve taşları, beyaz krizantemler ırmak ve dereleri sembolize etmiştir. Sembolik değerleriyle rikka kendisini geliştirmiş ve 17. yüzyıla gelindiğinde, bir akım olarak kendini tamamen kabul ettirmiştir. Rikka günümüz ikebana sanatının klasik okulunu oluşturmakla birlikte günümüzde çok az uygulanmaktadır. İkebananın bir başka gelişme mecrası ise doğal (natüralist) okul olmuştur. 15. yüzyılda (Muramoçi dönemi) yapılan küçük evlerde bir iç kısım (tokonoma) bulunurdu. Bu bölüm sanat eserleri ve çiçek düzenlemelerine ayrılmıştı. Çiçek düzenlemenin halk arasında yaygınlaşması, kolaylık ve ucuzluk gereğinin bir sonucu olarak, sadeleşmeyi de beraberinde getirmiştir. 16. yüzyılın sonlarında çay törenlerine de çiçek düzenleme sanatı girdi. "Nageire" adı verilen bu tarzda, sadelik ve doğallık esastır. Malzeme kısıtlaması olmamasına rağmen, süslemeye gidilmemiş, çiçekler vazolara olduğu gibi bırakılıvermiştir. 19. yüzyılın sonlarında Japonya'daki modernleşme hareketi kendisine ikebanada da gösterdi. "Moribana" (kümelenmiş çiçekler) adı verilen bu tarzda, Batılılaşma ile birlikte ülkeye giren yeni çiçekler de görülmektedir. Bu tarz, özellikle kentleşme olgusu çerçevesinde büyük bahçelerin ve parkların birebir küçültülmesini amaçlamaktadır. Küçük ölçekli bu canlandırmalar, her yerde uygulanabilmesi ve çeşitli tarzlara açık olması bakımından serbest yorumlara açık olmuştur.